16.07.2023

Planetary Dans Ritüeli'nden Sonra... / 07.07.2017

Yürütücü: Uzman Sanat Psikoterapisti Bihter Yasemin Adalı
Mekan: Boğaziçi Üniversitesi

- Arı kendini rüzgara bıraktı!

Bazen "sadece dursam" diyorum. Kendini sükunete teslim etmiş bir duruşun akışında, sadece dursam... "Koşmanın içinde de bir durma var mı?" ritüel ile birlikte bunu merak ediyorum. Orada, o sürekliliğin içinde yankılanan bir durma... Kelimelerin, görüntülerin, soruların, türlü yılgınlıkların, umut edişlerin amaçlılığı arasında... "Sanırım daha fazla koşabilirim" dediğimiz o devinimin geçişkenliği içinde billurlaşan bir mevcudiyet... Koşmanın medidatif etkisi olduğunu nerede okuduğumu hatırlamıyorum, bence doğru, yürümek de öyle... Aktif meditasyonun aktarıldığı pek çok örnek var sonuçta. Geri dönüp baktığımda şunu farkediyorum, ritüelin temelinde üç farklı kanalda enerjimizi yayarak koştuk. Aktarımlı farkındalık, diye bir sıfat uyduruyorum.

Öncesinde, koşulacağını bilmiyordum. Bu bana, basitleştirmenin ne denli faydalı olduğunu hatırlattı. Koşarken koştum! Bu iyiydi! Sonrasında aklıma gelen temalar/ilgiler oldu elbette.  1) "Kimin için başarılı, fit, güzel ya da yetenekli görünmek istiyorum?" sorusu. Ritüelin teması "en iyi koşucu kim?" değil! Peki hayatta neden böyleyiz? "En iyi koşucu olma" ya da o koşucuya sahip olma isteğimizden vazgeçmemiz nasıl mümkün? 2) İstanbul'da yine hava koşullardan şikayet ederek geçirdiğimiz SICAK bir güne denk gelse de, bir gün önce "terlemenin toksin atıcı etkisi var" diye düşündüğümden, kendime güldüğüm de oldu. Hadi terle bakalım Evren! 3) Bir de duygusal zeka ile ilgili bir alıştırmaya götürdü beni. Yürürken nefesimizin farkına varıyoruz, her nefes alışta sayıyoruz.

Evren nefes alıyor. Doğa her zaman değişiyor. İlginç olan bu değişim hiç bir zaman aynı olmuyor. Değişim hareket içeriyor. Değişmek için yön almak zorundayız. Yönelmek zorundayız. Yön aldığımızda, ne olacağını tam olarak bilmesek de bir yere doğru hareket ediyoruz. Bir çıkış, bir başlangıç! Anlam arayışımız daima devam ediyor. Evet, doğanın anlamı içkin, kendinden, ama bizler, insanlar, anlam peşindeyiz. Birine ya da bir şeye anlam vermek, kendimizden bir anlam yaratmak istiyoruz. Birine ya da bir şeye anlamlı gelmek istiyoruz. Anlam bir çeşit aidiyet gibi. Keşke bir papatya gibi yapabilsek ya da çimenlerin üstünde duran, minik eflatun çiçeklerin arasındaki arı gibi rüzgara bırakabilsek kendimizi. Yanlış yapıp yapmadığımızı, hatalı olup olmadığımızı, konuşmalarımızın aptalca ya da gereksizce gelip gelmediğini, fazla ya da yetersiz görünüp görünmediğimizi ölçüp, sorgulamadan, öylece yüzümüzü güneşe dönüp durabilsek... Anlam arayışımız sürüyor. Çünkü ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bazen sadece açlığımızı dindirmek için... Ekmek parası için... Her şeye karşın, kendimizi ve belki bize benzediğini sandığımız her şeyi, bir aitlik altında/yanında birleştirebilirsek, huzura ereceğiz sanki. Oysa ki, gerçek önümüzde, çabaladığımız "şey" bizi ele geçiriyor. Hiç ölmeyecekmişiz gibi, nefes alıp verdiğimizi bile unutuyoruz.

Bir süredir isteklerimizin doğru enerji ile hareket edip etmediğini ya da doğru kanala enerjimizi yönlendirip yönlendirmediğimizi soruyorum. Gözlemlediğim ve tanık olduğum, dahası bizzat yaşadığım olaylar bunu düşündürtüyor. Ritüele katılmak için bir niyet belirlediğimizde, bir adanmışlık oluşturduğumuzda, birinin iyiliğini istemenin ne denli zor olduğunu farkettim. Onun iyiliğini ne adına istiyordum? Evet, niyetlerdeki çoğulluk, bireyselden evrensele genişlerken, kişisel sınırları aşıyordu ama yine de, o niyet, kendi iç görümüzü harekete geçiren -ironik şekilde- bir anlam taşımıyor muydu? Ki buna kendi iyiliğimi istemek bile dahildi özünde. Suçluluk, hayal kırıklığı, anlayış, şefkat, adalet, vicdan olguları bireyler ve herkes adına gökyüzüne karışırken, hem kendimize, hem ötekine karşı geliştirdiğimiz bir yumak dağılıyordu. Yıpranan duygu tellerini akort etmeye, sıkışan zihin bulutlarını ferahlatmaya yönelerek koşuyorduk. İyi ki bu insanlar var! İyi ki şimdi buradayız! İyi ki dünyanın dört bir yanından kadim bilgiler hala akıyor. Doğa gibi, değişerek ve hareket halinde... Değişim, elden ele geçiş... Aktarım... Çimenin ne bildiğini ben bilebilir miyim? Ama ben görüyorum, çimendeki sigara izmaritlerinin saçmalığı ve gerçekliği aynı anda burada! Sevdiklerimizi korumaya çalışıyoruz. Kendimizi sevmenin bunun bir parçası olduğunu hatırlıyoruz. Çember bir yandan birleştirirken, bir yandan da bir kalkan gibi kuşatıyor. Aslında sınır belirsiz! Eller tutuştuğunda, kalpler, ruhlar, zihinler tutuşuyor; anıların, deneyimlerin, söylenen ve söylenmeyen her türlü bilginin geçişi sağlanıyor. Bunun bir işe yarayıp yaramadığını, başka bir deyişle bir anlamı olup olmadığını düşünmüyorum. Çünkü varız, buradayız! Bugün koştuk, söyledik, dans ettik, selam aldık, selam verdik ve birbirimize kanal olduk! Bu kadar! Arı kendini rüzgara bıraktı!

 

10.01.2023

Dönüşüm (solo dans) // Sorularımdan Korkmayın Ben Sadece Dramaturgum (performatif sunum)

Aynı akşam iki etkinlik 11 Ocak 2023 saat 20.30'da Duende Tiyatro'da


Dönüşüm
solo dans

Koreografi ve Performans: Esra Yurttut
Dramaturji: Evren Erbatur
Müzik: Gökhan Tanacı
Kostüm Tasarımı: Serpil Kapar
Süre: 15 dakika

Dönüşüm, içeri ve dışarı doğru çıkılan yolların süreci, benzerlikleri, aşamaları ve derinliklerinden beslenen bir yolun ve yolu yürümeye karar veren bir yolcunun hikayesidir. Sahnedeki dansçı kendi deneyimlerini bedenine aktarırken, içsel bilgeliğinin rehberliğini alıyor. Yolun getirdikleri, gösterdikleri içsel olan yolculukla harmanlanıyor. Halden hale geçiş, bazen hiçbir yere gitmeden çok uzaklara götüren, bazen de yer yer dolaştırıp hep yanımızda olan o diğeri ile birlikte açılan yolları gösteriyor. 

***

Esra Yurttut, 2004 yılından beri bağımsız olarak, çağdaş dans temeline oturan müzik, video ve tiyatro gibi farklı sanat disiplinler ile giriştiği ortaklıklar yoluyla projeler üretmektedir. Pek çok dansçı, müzisyen ve oyuncunun bir araya gelmesi ile bugüne kadar Zapturapt, Parantez, sOYUN, OnLaR, Kağıt Gemi, Saat Kaç gibi yurt içi ve yurt dışında sahnelenen gösteriler yaratmıştır.

www.esrayurttut.com


Sorularımdan Korkmayın, Ben Sadece Bir Dramaturgum 
performatif sunum

Tasarlayan ve Oynayan: Evren Erbatur 
Süre: 60 dakika (seyirci etkileşimli olduğundan süre aşımı olabilir.)

Dramaturji, beden, dans ve tiyatro konuları ile uzun yıllardan beri hem teorik hem pratik anlamda çalışan bir dramaturg/araştırmacı olan Evren Erbatur, yine bu alanlardaki deneyimini ve konumunu ele aldığı bir performatif sunu ile karşınızda. Erbatur’a göre dramaturji sadece sanatta değil, hemen her alanda "anlamın nasıl örüldüğünü" merak eder. Burada da ana hatları belirlenmiş bir kurgu, icra anında meydana çıkan ve çıkarılması teşvik edilen fikir, durum ve somut malzemelerle harmanlanır, seyirci ile daimi bir etkileşim kurarak, anlam üstüne bir oyun oynar. Oyun alanında kendisi olarak duran icracının amacı, bir dramaturgu oynamak değildir şüphesiz. Çalışma hayatı boyunca, hatta yürüttüğü dersler de bile bir koreografinin parçası olduğunu düşünen bu icracı, farkındalığını bir başka biçimde ifade etmek ister. Buradaki çaba, dramaturgun ne yaptığına ve dramaturjinin ne olduğuna ilişkin nüktedan bir yanıt olarak izlenebilir.

***

Evren Erbatur son yıllarda Çiçek Dürbünü Benzetisi İyimserce (2022, İpek Taşdan), Dönüşüm (2022, Esra Yurttut), Quito (2021, Hakan Polacanlı), Dumrul ile Azrail (2019, Mustafa Avkıran-Övül Avkıran), Sıfır Noktasındaki Kadın (2019 İpek Taşdan) projelerinde dramaturg olarak yer almıştır. Buna Bir İsim Versen?, Sorularımdan Korkmayın Ben Sadece Dramaturgum, Falso, Ormanlardan Hemen Önceki Gece, Kadın Oyunları, Pandora, Etin Sesi, Akademik Yaralanmalar, Döndüğüm An, Koridor, Yüzleşme gibi kendi projelerinde “dramaturjik yapı” fikrinden hareket ederek; hareket, söz, ses, mekân ve nesne arasındaki kavramsal olan ile fiziksel olanın ilişkisini araştırmaktadır. Ege Maltepe'nin yürütücülüğünde Viola Spolin doğaçlama tiyatro tekniği eğitimini içeren “Spolin-İst Oyun Okulu” oyuncularındadır.

www.evadus.blogspot.com 


22.05.2021

"Buna Bir İsim Versen?


Özgül Akıncı'nın "Sosyal Bilimlerden Sanata Performans Kuramı" başlığı altında, Khora Felsefe'de Mart ayında gerçekleştirdiği atölyesinin bir çıktısı niteliğindeki performatif sunum, 17 Mayıs'ta izleyici ile buluştu.


Sunum, "isimlendirme" üstüne yaşamsal süreçler, deneyim alanları, fiziksel ve zihinsel oluş kapasiteleri gibi çeşitli başlıklarda iz sürmekte ve çalışma sürecine devam etmektedir.

Demet Kurtoğlu Taşdelen'in "Kendini Varedebilme Etiği" adlı kitabının yakın okumasını içeren atölye sürecinden de -kitabın bütününden ve yazarın devinen felsefe yaklaşımından- ilham almıştır. 





16.05.2019

Woman Running with The River, The Myth of The River


A dancetheatre piece by Gonca Gümüşayak

Accademia Teatro Dimitri - Master of Arts in Physical Theatre, final piece


Choreography, Concept: Gonca Gümüşayak
Performance: Lia Schädler, Martin Durrmann, Gonca Gümüşayak
Video & Sound Editing: Adrien Borruat
External Eye: Evren Erbatur
Lights: Christoph Siegenthaler
Film assistant, Graphics: Silvia Sabogal
Technics: Adrien Borruat, Ayhan Malkoç

Music of Goran Bregovic, ‘Ederlezi" song is referenced, sang by Vale Völcker in the film material of the show. Music of Andrea Guerra  ‘Una Lettare Mai Letta’ is referenced. 
It is a dance theatre piece with no text. (+12 years old)




“Woman Running with the River” is about a new creation myth of humankind. The performance begins with an encounter of a woman and a man, starting from a learned patriarchal relationship. An unequal balance of power relation splits the woman’s integrity as a subject that makes her question and look for a change. She goes through a journey by the river where she discovers the equal ‘origin of life’. “The myth of the river” empowers her integrity and soul. - Gonca Gümüşayak-

“The permanent quest of human has always been to question the creation, to understand the nature and the universe. By the help of myth, the fiction and the reality intersects. The performance proposes a journey full of images inspired by the symbolic aspects of the myth. The present, the past and the future were brought together to establish a new present. Different layers were constructed from the parts to the whole, from the surface to the deep, from the visible to the invisible. The effort in the realization of “The Woman Running with the River” is a critique of the dictator that effects human’s actions and thoughts internally and externally, and the patriarchal system which dominates it.”  
- Evren Erbatur-

29.12.2018

http://bmkm.kadikoy.bel.tr/Etkinlik/Detay/sorularimdan-korkmayin-ben-sadece-bir-dramaturgum


Performatif sunum olarak tanımlanabilecek bu icra, dramaturgun ne yaptığına ve dramaturjinin ne olduğuna ilişkin nüktedan bir yanıttır. Dramaturji sadece sanatta değil ama hemen her alanda "anlamın nasıl örüldüğünü" merak eder. Burada da ana hatları belirlenmiş bir kurgu, icra anında meydana çıkan malzemelerle harmanlanır, seyirci ile daimi bir etkileşim kurarak, anlam üstüne bir oyun oynar. Birine "nasılsın?" diye sorduğunda "gerçekten soruyor musun?

18.03.2017

Göstergebilim, Alımlama ve Sahneleme Okuması İçin Yardımcı Kaynaklar


  • Eugenio Barba, Oyuncunun Gizli Sanatı, Tiyatro Antropolojisi Sözlüğü
  • Erwin Goffman, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu
  • Elaine Aston & George Savano, Theatre as Sign-System/A semiotics of text and Performance
  • Fatma Erkman, Göstergebilime Giriş
  • Hasibe Kalkan, Tiyatroda Göstergebilim
  • Jhon Fiske, İletişim Çalışmalarına Giriş
  • Jhon Berger, Görme Biçimleri
  • Keir Elam, The Semiotics of Theatre and Drama
  • Martin Esslin, Dram Sanatının Alanı
  • Mark Fortier, Theory/Theatre an introduction
  • Mehmet Rifat, Göstergebilimin ABC'si
  • Marvin Carlson, Performans
  • Mehmet Rifat, Homo Semioticus ve Genel Göstergebilim Sorunları
  • Patrice Pavis, Languages of The Stage, Essays in the Semiology of the Theatre
  • Patrice Pavis, Gösterimlerin Çözümlenmesi
  • Patrice Pavis, Sahneleme
  • Roland Barthes, Göstergeler İmparatorluğu
  • Roland Barthes, Çağdaş Söylenler
  • Umberto Eco, Açık Yapıt
  • Umberto Eco, Yorum ve Aşırı Yorum
  • Umberto Eco, Alımlama Göstergebilimi
  • https://performansfikri.com/ (Semih Fırıncıoğlu'nın metinleri)
  • https://medyakulturvetoplum.wordpress.com/2010/03/26/gostergebilim/

Oyun Okuma ve Analizi İçin Yardımcı Okumalar


  • Aristoteles, “Poetika”
  • Aziz Çalışlar, Tiyatro Ansiklopedisi
  • George Thomson, “Tragedyanın Kökeni-Aiskhylos ve Atina”
  • Hülya Nutku, Oyun Yazarlığı
  • Joachim Latacz, “Antik Yunan Tragedyaları”
  • Lajos Egri, “Piyes Yazma Sanatı”
  • Nerio Tello, “Yeni Başlayanlar İçin Tiyatro Tarihi”
  • Oscar G. Brockett, “Tiyatro Tarihi”
  • Önder Paker, “Tiyatro Estetiği 1: Oyun Metninde Estetik Denge”
  • Özdemir Nutku, “Dünya Tiyatrosu Tarihi 1” ve “Dünya Tiyatrosu Tarihi 2”
  • Özdemir Nutku, “Dram Sanatı”
  • Özdemir Nutku, “Sahne Bilgisi”
  • Sevda Şener, “Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı”
  • Sevda Şener, “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”