17.12.2007

“Bedenin Sınırları Görünmezdir”


Kendi bedenimden ve beden(im) ile kurduğum ilişkilerden gelen düşüncelerimi yazıyorum buraya.
Bedenin sınırları görünmezdir, ama farkedilebilir.

Sözcüklerimin hepsi bedenimden çıktı.


Beden üşür, sevişir, terler, ölür, kanar, yaralanır, sivilcelidir beden; yorulur, kokar, acıkır, şişmanlar.

Bedenin sınırları deyince, aklıma ilk gelen şu: Bedenim benim ile mi sınırlı? Kelebekler ile aynı mekanda yaşamaz mıyım? Kuşlar ve ağaçlar ile. Her akşam yürüdüğüm kaldırımdan, sokağımın kedisi de geçmez mi?

Her gün saatlerce süren trafiği, başka bedenler ile yan yana aşarken, kimin yanında olduğumuzun hiç de farkında değiliz. Bir başka insan ile yan yana bulunduğumuzu umursamıyoruz bile.

Dokunmaktan değil, göz göze gelmekten korkar olduk. Çünkü, fiili olarak saldırıya da uğruyoruz.

Beden ile birlikte ve onun içinde yaşarız. Düşüncelerimiz kendi evrenimize doğru çekilirken, omzumuzdaki bütün yükler, bir başka yerde olmanın hayalinde eriyip giderler. Bedenin sınırları uzayıp, genişler.

Bedeni(mizi) – acımasız bir biçimde- unuturuz. Düşlediğimiz bir yerlerde, düşlediğimiz –başka- bedenlerde saklarız ya da olmak istediğimiz bedende miyiz, beden miyiz?

Bedenin sahibi kimdir? Bedenin sınırlarını kim çizer? Bedenin sınırlarını kim geçer?
Bedenin sınırları, bedenin sınırlandırıldığını da ortaya çıkartır.

Bekareti kim bozar? Kim tecavüz edebilir? Kim öldüresiye dövüp, işkence edebilir? İnsan nasıl ve hangi koşullar içinde ölür?

Bedenin sınırını deri(miz) çizer ve derimizin içini dolduran damar, kemik, kas, yağ, sinir, organlar ile birlikte fiziksel görünürlüğümüzün biçimi oluşur. Peki, insan dediğimiz...?

Bedenin bir araba, cep telefonu ya da buzdolabı, karton bir kutu olmayıp; yaşayan, canlı, etten ve kemikten bir organizma olduğunu unuturuz. Bir bedenimizin olduğunu unuturuz.

Ruh sağlığını tehdit eden dietler, belirli gün ve mevsimlerde yapılan spor etkinlikleri, estetik ameliyatlar, botoks vb. süreçler, bedeni bir vitrinmişçesine “hazırlayarak” dışarı/sokağa çıkartır.

Her beden kendine özgüdür. Bedenimizin kendine özgü yanı, bizlere insan olarak özgünlük de kazandırır. Aynı bedenin yabancılaşması, yabancılaştırılması ise ne tuhaf!.

Beden yaşlanır, acır, büzüşür; beden toprak olur gider, yeniden doğar.
Mutant, kopya, simulasyon, cyborg…

Beden kadındır, erkektir, top modeldir, beyazdır, engellidir, blumiadır, çocuktur, iktidarsızdır... Bu beden benim değil mi? Ben bu beden değil miyim?

Evdeki beden, işteki beden, sokakta yaşayan beden, parayla alınan beden, yataktaki beden... Çıplaklığımızı kimin görmesine izin veririz?

Uzunca bir süredir kadın bedenleri olduğu gibi erkek bedenleri de arzulanabilir özne-nesneler olarak karşımızda.

Bedenimiz olduğumuz ve olabildiğimizi düşündüğümüz insanın potansiyelini taşır.

Mini etek, derin dekolte, dar bluzlar cinselliği ön plana çıkartıp kabul gören bedenler yaratırken, bedenin ayıp ve günah kavramları ile ahlak dışı sayılması ne demek?

Görüntünün sahiciliği karşısında her şeyi “muktedir” kılan beden, gerçek yaşamda sanıldığı gibi değildir. Burada beden bir insandır ve insanlar arasında kurulması gerekli olan ilişkiler vardır.

Bedenin sınırları ile uğraşan her sanatçı, bedenin etkilenebilir, tepki verebilir olduğunu; dolayısıyla insanın varlığı süren ve bir yer işgal eden bir beden olduğunu hatırlatır. Bedeni farkedilebilir kılar.

Bedeninin sınırlarını zorlayan her sanatçının, bu zorlama sırasında ürettiği her iş/oyun/gösterim/eser bedenin kim tarafından sınırlandığına dair bir eleştiri barındırır.

Beden ve bedenin sınırlarındaki her türlü zorlama, yorma, germe, azaltma, biçim değiştirme bedenin sahibinin tavrını vurgular. Bu tavır bedenimizin sınırlarını kendimizin belirlediğine dair bir işarettir.

Beden(im)in sınırları kimliğim ile ilgilidir.

Özellikle kadın, göçmen, çok kültürlü, eşcinsel performans sanatçılarının, bedenlerine müdahale ettikleri performanslar üretmeleri bir rastlantı olamaz.

Beden(im)in sınırları benim ile, yaşadığım insanlar ile, şehrim ile, ülkem ile, bedenimi saran ve biçimlendiren alışkanlıklar, ayıplar, öğretiler ile ilgilidir.

Bedenin sınırları benim sınırlarımı açığa çıkarır. İnsan olarak, dünya üzerinde yaşayan, seçimleri, kararları olan, ilişkiler kuran, yaratan bir birey olarak, kim olduğumun haritasını çizer.

2.Kargart Performans Günleri “Bedenin (sınır)ları” 09-31 Mart 2006


Hiç yorum yok: